Bir uzak doğu ülkesinde başlayan ve tüm dünyayı için için yakan ve saran küresel bir salgın karşısında diz çöken insanoğlu çok istemese de gerek yaşam düzenini gerekse düşünce düzenini gözden geçirmek zorunda kaldı.
Her şeyin kendi rutininde devam ettiği günlerde stresli bir uykuya dalan ergen gencin kabusu gibi hayatımıza giren Covıd-19 virüsü uzun yıllar düşünmemizi sağlayacak belki de ademoğlunun kendine çeki düzen vermesini gerektirecek bir ders olup çıkıverdi.
Hiç şüphesiz ki belirli bir noktaya kadar gelmiş yaşantılarımızı artık ezbere dönüştürmeye başladığımız ve yaşadığımız günlerde uzun yıllardan sonra ilk kez kendimizi gözden geçirme fırsatı bulduk. Ezber yaşantılarımızın, zoraki alışkanlıklarımızın, her şey yolunda gibi yaptığımız mimiklerimiz ve kökenini bilmediğimiz dilimize oturmayan yabancı sözcükler ile konuşma çabalarımızdan belki de bu vesile ile kurtulmaya çalıştık.
Dini, inançlarımızı gözden geçirmeye başladık. Yorumlamalarımız, olayları değerlendirmemiz, eleştirilerimiz, hakaretli ve hararetli konuşmalarımız bir miktarda olsa azalma eğilimi gösterdi. Empati yapabilmeye gayret ettik. Sempati yapmaya gayret ettik. Duanın gücüne sığınmaya gayret ettik. İbadetlerin gücüne olan inançlarımız zirve noktasına çıktı. Lakin yine ademoğlu olarak diğer uyumlanmalarımız gibi bu küresel salgına da uyumlanmamız uzun sürmedi.
Önce İnançlarımız rutine binip eski haline geri döndü. Sonra insanlar duaların gücünün o kadar da güçlü olmadığını, bunun yerine hayatı kazanmak için en güzel yolun bilim ve ilim olduğunu düşünmeye başladı. Sonra hakaretli ve hararetli konuşmalar eski haline geldi.
Oysa ki milyarlık arabalar kapımızın önünde olmasına rağmen kullanamadık. Anne-babalarımız karşı site de oturmalarına rağmen ziyaretlerine gidemedik. İşten gelip eve rahatça huzur içinde giremedik. Girdik ama çocuklarımıza sarılamadık.
Oysa umudumuz büyüktü. İlk pandemi dönemlerinde her bir bireyin evinde ailesi ve kendisi ile baş başa kalabileceği iş hayatından ve sosyal hayattan biraz uzak kalıp kendini sıfırlamaya gayret eder düşüncesindeydik.
Maalesef ki hayat böyle ilerlemede. Biz birkaç yasak ve kısıtlamadan sonra kendimizi yeni hayata uyumlamada geç kalmadık.
Mesela önceleri hemen herkes evde yapılan ekmek ustası oldu. Zeytinli, peynirli, üzümlü…vs. Yetmezmiş gibi birde boy boy sosyal medya da paylaşma rekorları kırdık. Yine çeşit çeşit aromalar ile donatılmış kahveler ve yanlarında sunulan lokumlar, şekerlemeler, kuru meyveler ile yine sosyal medyada ki yerimizi aldık.
Gönlümüzden geçenler ise eski ve sürekli olarak unuttuğumuz kitaplarımıza geri dönmek niyetindeydik. Eşyalardan, metalardan, emtialardan uzak kalıp kendi içimize dönüp hiçlik yolunda ilerleyecektik. Hiçlik ile başlayan serüvenimiz kendi içlik dünyamıza dönmemiz ile gelişecekti. Bir hiç olarak kendimizi tanımladıktan sonra iç dünyamızdaki cevherleri keşfedip dünya ile olan derdimizi bitirecektik. Üstadın dediği gibi derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur kıssadan hissesine sarılıp yolculuğumuzu zirveye taşıyacaktık.
Bunlar gibi daha bir çok kıstasın içinden geçtikten ve tekrardan eski hayatımıza döndüğümüz bu günlerde ders alıp almamak ile keşfedip keşfedememek ve bilgilenip bilgilenememek arasında gidip geldik gidip geldik kendimizden gittik düşüncelerimizden gittik varlığımızdan gittik lakin gelebilecek miyiz yaşayıp görmemiz gerekecek ? Pandeminin ve sağlığımızın el verdiği ölçüde.
Sağlık ile kalın.